Binlerce yıldır insanlar için çok önemli ve hatta tapınılası bir yere sahip olan güneş bizim için neden bu kadar önemli hale geldi?Güneşin ve gün ışığının bize verdiği mutluluk,huzur ve güven duygusu,güneşi göremediğimiz anda güvensizlik hissettirmeyi ne zaman genlerimize işledi? Belki de korkularımız güneşin hayatımızdaki önemini belirledi ve biz her yeni bir günü,yeni bir milat olarak kabul ettik.Binlerce yıl güneşi takip ederek gittiğimiz her yeri evimiz yaptık.
Pandemiyle birlikte kendi hayatlarımıza çekilmek ve kendimizi daha çok tanımak zorunda kaldığımız süre boyunca içimizdeki ilkel dürtüleri tanımış olduk.Kendi mağaralarımızda gün ışığına daha çok ihtiyaç duyduk.
Bu süreçte ürettiğim resimlerde farketmeden hep pencereden yansıyan ışıkla yetinmek zorunda kalan,kendi dünyasına çekilmiş kadın figürleri yapmaya başladım.Bu kadın portreleri eve giren güneşle yetinmek zorunda olan kadın portreleriydi.Güneşsizlik başladığında ise melankoliye bürünen iki farklı benliğimle karşılaştım.
Sergi mekanının giriş katını huzur,güven ve iyi hissettiren enerjiyle,gün ışığıyla ve güneşle betimlerken,alt katını pandemi süresince hissettiğim ve sergiden önce zaman geçirip,burada üretmeye devam ettiğim daha melankolik,hatta huzursuz işlerle zihnimi ve hislerimi aktarmaya çalıştım.